

Stanford Center for Opportunity Policy in Education bünyesinde, nörobilimci Larrison tarafından yönetilen çalışmada bilim insanları, Waldorf öğrencilerinin 8. Sınıfta uygulanan standart testlerde yaşıtlarından belirgin bir farkla daha yüksek başarı ortaya koyduklarını buldular. Waldorf öğrencilerinin test sistemi ile yetiştirilmemesine rağmen bu üstün performansın elde edildiğinin de altını çiziyorlar. Bu bilim insanları, Waldorf eğitiminin çocuğun gelişim evrelerine daha duyarlı olması ve bütüncül olması nedeniyle bir şekilde daha gevşek algılanması yanılgısının düzeltilmesinin gerekliliğini vurguluyorlar. Araştırmacılar, Waldorf okullarında yüksek başarı sağlanan dil, müzik gibi pek çok kazanımın, diğer okullarda kıyaslama yapabilecek kadar bile var olmadığını belirtiyorlar.
Nörobilimsel Bir Perspektiften Waldorf Neden İşe Yarıyor?

Dr. Regalena Melrose, son yıllarda beyin gelişimi konusunda MR görüntülemeler aracılığıyla tespit edilen nörobilim alanındaki gelişmelerin, Rudolf Steiner’in bu bilimsel gerçeklerin bilinmediği bir dönemde geliştirdiği Waldorf pedagojisini nasıl desteklediğini anlatıyor. İnsan beyninin gelişiminde, önce duyumsama (ilkel beyin), sonra hissetme (limbik sistem) sonra düşünme (neokorteks) merkezlerinin geliştiğini, bunların sırayla ve tam gelişim göstermesinin bilişsel zekanın gelişimini için kritik olduğunu ve Waldorf pedagojisinin nasıl bu gelişim sürecine uyumlu şekilde, her birini doğru şekilde uyardırdığını ve geliştirdiğini anlatıyor. Ana akım eğitim sisteminde, bu üçlü sistemde bazılarının ihmal edilmesinin, çocuğun henüz düşünme merkezinin fiziksel olarak gelişimi hazır değilken, zamanından önce, “ne kadar erken o kadar iyi” ya da “ne kadar çok o kadar iyi” denerek yüklenmeye çalışılan bilgilerin, çocuğa bir şeyler katmaktan çok gelişiminde geriletici bir etken olduğunu nörobilim perspektifiyle ortaya koyuyor.
Matematik Dersi Ortaöğretim Programlarının Karşılaştırmalı Olarak İncelenmesi
Waldorf Pedagojisi odağında gerçekleştirilen araştırmalarda, Waldorf okullarında eğitim gören öğrencilerin yaratıcılık (Ogletree, 1996) ve okuma puanlarının (McDermott, Henry, Dillard, Byers, Easton, Oberman ve Uhrmacher, 1996) devlet okullarında eğitim gören öğrencilere kıyasla anlamlı düzeyde daha yüksek olduğu; benzer şekilde dil ve matematik puanlarının da devlet okullarındaki öğrencilere göre anlamlı düzeyde yüksek olduğu (Larrison, Daly ve Van Vooren, 2012; Oberman, 2007) sonucuna ulaşılmıştır. Bunlara ek olarak, eleştirel düşünme (Bellanca ve Brandt, 2010; Gidley, 1998) ve küresel vatandaşlık (Dahlin, 2010; Oberman, 2008) gibi 21. yüzyıl becerileri konusunda diğer okul profillerine göre anlamlı bir farklılığın olduğu çeşitli araştırma sonuçlarıyla ortaya konulmuştur.
Gülçin Tan-Şişman ve Eyyüp Karataşlı tarafından yapılan bu incelemede de Waldorf eğitiminin genel amaçlar ve yetkinlikler açısından Türkiye Ortaöğretim Matematik Programlarına göre daha detaylı, kapsamlı ve matematik dersine özgü olarak yapılandırıldığı, bilişsel alan yanında, psikomotor ve duyuşsal alan kazanımlarına yer verdiği ve sürecin öğrenci merkezli uygulamalar odağında tasarlandığı;
TOMP’un ise öğretmen merkezli bir anlayışla yapılandırıldığı görülmüştür.
